Translate

28 Ocak 2015 Çarşamba




 LEYL-İ NURİN  Bölüm-1 
                      

  Sevgili oğlum…




  Nice zamandır senden haber alamamanın üzüntüsü içindeyim.



İnşallah sağ ve selamettesindir…Bilmeni isterim ki yanında olup sana destek olmayı çok istedim ancak Güllerin efendisi orduyu başsız bırakıp gitmeme izin vermedi…

Vedalaştığımız  o günü hatırlıyormusun ? Sana sımsıkı sarılıp kokunu doyasıya içime çekememenin hasreti hala yüreğimi kavurmakta.
 Ağlamaktan korktum aziz evladım.. küçük bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaktan korktum.Ne acıdırki şimdi çok pişmanım. Mevlam mücadele ile geçen onca yıldan sonra seni bana hediye etti ve ben son kez sana sarılıp seni ne kadar sevdiğimi söyleyemedim…Evet gözümün nuru son kez..





Efendimiz yarın sabah başlayacak büyük taarruzu benim yönetmemi emretti.İçime öyle doğuyorki yarın annene kavuşacağım .Onu ne kadar özlediğimi anlatacak bir kelime yok bu fani Dünya da…
Sevgili evladım yazdığım bu satırlar sana vasiyetimdir aynı zamanda.Ne yazıkki DNA ma kayıtlı zırhım dışında sana bırakabileceğim bir Dünya malım yok.Bu garip aleme nasıl geldiysem öylede terkediyorum,yalınayak başı açık ve aşk dolu…Sana yegane vasiyetim kardeşini  arayıp bulman.Biliyorum o da hayatta ve çok zor durumda..Lütfen onu seçmek zorunda bırakıldığı yol için kınama.Hikmeti sonsuz mevla ne eylerse güzel eyler..Darda kaldığında Mevlana Hazretlerinin sözlerini hatırla:

“Sonsuz kudret sahibi Allah celle celaluhu der ki ; Kimi benden çok seversen onu senden alırım…Ve ekler; “Onsuz yaşayamam” deme,seni onsuzda yaşatırım.

Ve mevsim geçer,gölge veren ağaçların dalları kurur,sabır taşar ,canından saydığın yar bile bir gün el olur,aklın şaşar...
Dostun düşmana dönüşür,düşman kalkar dost olur,öyle garip bir Dünya…
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur…
“Düşmem “ dersin düşersin,”Şaşmam “ dersin şaşarsın.
En garibide budur ya ! ”öldüm” der durur ,yinede yaşarsın…
Bu sırlı sözler benim nacizane hayatımında aynası olmuştur evladım.Eğer naaşımı savaş alanı içinde bulabilirsen zırhımın alnında bulunan  “vav”harfini ters çevir.Göğsümün üzerindeki kudret mührü açılacaktır.Şifresi “ Ya Mezcelin “ dir…

 Seksen küsür yıllık hayatımda nice yıkılmaz denilen devletin  geçmişin tozlarına bulandığını gördüm sevgili oğlum ,nice mevla hediyesi kutlu canı kendi ellerimle toprağın bağrına verdim. Şimdi dostlara kavuşma sırası bize geldi,davetin kutlu sesi yüreğimde çınlamakta.Yaşadığım ne varsa senin için göğsümdeki diske kaydettim.Günlüğümü senden başkasının okumamasına dikkat et,anlamayacaklardır ve sana deli gözüyle bakacaklardır ,

uykusunda mutlu olanların arasından kedi adımları ile geçmeni rica ederim senden. Sevgili evladım bu günlükle nice sırlar sana ayan olacak,nice ayanlarda sırlara gömülecektir hazırlıklı olasın…
N’olur çoktan toprağa kavuşmuş aciz ömrümde yaptığım hatalardan dolayıda beni kınama..Düşmez kalkmaz  her eksik sıfattan münezzeh olan yüceler yücesi Subhanallahtır ...
Hakk ın sadık hizmetçisi Mehmet “Leyl” kıtmirî…

55 yıl önce ,Cezayir açıkları 21 Aralık.

Yıldızlar ne kadarda güzel parlıyor..Çocukluğumun geçtiği köyümü hatırlatıyor bana.Nice geceler evin sofasından göğe bakıp hayaller kurardım.Dedem “nur içinde yatsın” “Mehmedim onlar gök kubbenin nazlı gelinleridir” derdi.Bu gece her geceden daha parlaklar ve içim huzur dolu.Beden hapishanesini bırakıp kanatlansam ? Ardımda bıraksam ayağımdan tutan prangaları…
Cezayir in ışıkları akdeniz e nur dan harflar yazmakta.Gönlüm kıpır kıpır ! Uzun yolculuğun bitişinden midir bu heyecan yoksa ruhum benim bilmediğim birşeyler mi bilmekte ? Aziz İstanbul um beni çok yormuştu belkide ondan ayrı kalmanın verdiği hafifliktir bu hissettiğim.Bazen sevgili, kadrini kıymetini bilsin diye sevene eziyet edermiş.İşsiz aç bilaç dolaştığım sokakları beni özlüyormudur acaba ?.Evsiz yurtsuz kaldığım zamanlarda bağrında dinlendiğim camiler beni soruyormudur gözü yaşlı dua edenlere ?
 Bugün tam üçyıl oldu…Kubbelerini beyaz nurların kapladığı soğuk bir sabahta alnıma buzdan dudakları ile veda öpücüğünü kondurmuştu pürnur sevgili.Dünya nın kanında   Yunus peygambere yoldaş üç koskoca yıl…
Yirbeş yaşım dolalı iki ay oldu.Artık benim içinde bir hayat kurmanın zamanı geldi ,daha ne kadar böyle yersiz yurtsuz yaşayabilirim ki ? Kararımı verdim ,memleketime dönünce ufak bir bakkal dükkanı açacağım.Yeterli parayı biriktirmeme çok az kaldı.Bir altı ay daha dayanabilsem bu can yakan hasrete…
Dünya malında gözüm yok gönlümde çekmiyor zaten.Rızkıma sebep olacak ufak bir dükkan yeter de artar bana.Sabahın nurunda Bismillah ile kapılarını açar akşam ezanında evime dönerim.Kimbilir belki benim gibi derviş gönüllü bir hanım çıkartır mevla karşıma ? Kuşyuvasından hallice bir evim olsa yeterde artar bana.Basit sıradan bir adam daha ne dileyebilirki yüce mevla dan..

Cezayir  22 aralık.
Güverteden limanın kalabalığını izliyorum.Cibraltında bizi yakalayan fırtınanın gözyaşları çoktan kurumuş ,tuz kokusu genzimi yakıyor.Afrikanın haylaz güneşi akdenizin tarçın rayihalı meltemi ile köşekapmaca oynuyor şehrin bembeyaz damlarında.Ne kadarda güzel bir gün dışarı çıkıp çarşıya uğrasam ?
Hem bugün Cuma, kutlu gün. Üç yıldır uğradığımız ilk islam memleketi burası ,ne kadarda özlemişim sela seslerini.Bilen bilir , selayı ezanı duyarak yetişen nesil meşrebi ne olursa olsun o sesi özlemeden duramaz.Çan sesi dahi olsa duyduğu her yüksek seste ezanın ferahlatan nağmelerini arar yorgun ruhlar .Bir daha ne zaman duyarım bu güzelliği Allah bilir.Karar verdim Süvariden izin isteyip namaza gideceğim…
Kaptanın odasına girip çarşıya gitmek istediğimi söylediğimde yüzüme büyük bir hayretle bakmıştı.Ne de olsa üç yıldır ilk defa karaya ayak basmak için izin istiyordum.Elindeki kağıtları masaya bıraktıktan sonra burnunun ucuna düşmüş gözlüklerinden manalı bir bakış atıp Sürmene lilere özgün aceleci şive ile sordu:
-Eyimisun memeeed ? Sakad bişe yok inşallah ?
İzni hemen alıp çıkacağımı zannediyordum ama bu sınav hiç aklıma gelmemişti.Yaramazlık yapmış çocuğun babasının önünde hesap verişi gibi kızarıp bozarmaya başlamıştım.
-Yok birşeyim Kaptan baba, namaza gideceğim sadece Cuma kılmayalı üç yıl olmuş hasret gidereyim dedim !.
Namaz sözünü duyunca zaten şaşkın olan yüzü iyice afallamıştı süvari babanın.Kalın parmaklı elleri ile ak saçlarını karıştırdıktan sonra lumbozdan dışarı dalgın dalgın baktı.
-Ula Dakanun suyumi çıkdi uşak ! Vur yere kardonu kıl namazini Allah gabul etsun !..
Hem Ne edecesun çarşiyi marşiyi karuşuk memleged  burasi haa !.Ne til bilursun ne iz ,yitip gidecesun elin  yabanunda !
Anlaşılan izin için mucadele etmem gerekecekti ,hemde yeryüzündeki en inatçı adamlardan biriyle.
-Buranın dilini bilirim kaptan baba,imam hatipte az çok öğrenmiştim.Zor olmaz kısa zamanda hatırlarım.Cami hemen liman çıkışında etme ne olur ! Namazı kılar bir çay içer geri dönerim bir saati bile bulmaz gidip dönmem.!
Altmışlı yaşlarının başındaki Durmuş kaptan sert görünüşünün altında altın gibi bir yürek taşırdı.Sözlerim bir yana dursun ,üç yıldan beri ilk defa izin istemem yüzünü yumuşatmıştı.Derin bir off çektikten sonra telefonla ikinci kaptanı yanına çağırdı.
-La omeer memedin basapordunu hazurla garaya çıkacamuş uşak !
İzin işini kolaylıkla ! halledince elbiselerimi değişmek için kamaraya döndüm.Zaten hepi topu üç parça olan giysilerimin arasında en az yamalı ve temiz olanını seçtikten sonra güverteye döndüm.Benim karaya çıkacağımı öğrenen gemi tayfası büyük bir şaşkınlıkla merdivenlerin başında toplanmıştı.
İçlerinde en sıska ve haylazı olan giresunlu fitter Selman elindeki alışveriş listesini bana verdikten sonra sırıtarak sordu:
-Lan oolum bunca yıl olmuş karaya ayak basmayalı yürümeyi hatırlıyormusun de bakalım bana !
Sözünü bitirir bitirmez adımlarını ördek gibi atarak nasıl yürüneceğini bana gösterdi.
Nihayet Gülüşmeler ve şaka yollu helalleşmeler bitince biraz çekinerekde olsa gemiyi limana bağlayan merdivenden aşağı inebilmiştim.

.

 Limana attığım ilk adım gerçekten zor olmuştu.Selman ın dediği gibi dengemi karaya uyduruncaya kadar sarhoşlar gibi paytak paytak adımlarla yürümeye çalışmıştım.Nihayet balıklıktan insanlığa terfi edince gözlerim beni limanın dışına götürecek ring otobüsünü aradı.Elindeki çin malı saatleri hevesle satmaya çalışan girişimci ruhlardan yakamı sıyırınca limanın dışına doğru giden tozlu yola doğru devam etmeye karar verdim.

  Her biri farklı ahenkte selalar göğü şenlendirirken 52 model magirus minübüsün gürültülü simsiyah egzozuda beni bulmuştu.Şöförün ingilizce konuşma gayretlerini Arapça ile cevaplandırınca garip garip yüzüme bakmıştı.Biraz küflüde olsam Arapça yı iyi biliyordum ve bu dili konuşmak Güzel Türkçem kadar zevk veriyordu bana.Ne de olsa Kuran-ı azimüşşanın kadim sırlı sesiydi bu lisan.
Minübüsün yorgun lastikleri ,binlerce yılın izlerini taşıyan eski liman yolundan şehrin göbeğine varamadan  pes etmişti.Kısa bir tıss ! sesinden sonra şöförün öfke ile çevreye savurduğu küfürlerin eşliğinde aşağı inmek zorunda kalmıştık.
   Aslında bu aksilik çok hoşuma gitmişti.Başka türlü şehire inen yolu yürüyerek gidemezdim.En yakın caminin nerede olduğunu sorduğum ihtiyar ,ilerideki harabelerin ötesini işaret etmişti.Gösterdiği yerde herhangi bir yerleşim yerinin olmaması garibime gitmişti.Ancak ihtiyarın ilgisiz tavrı şüphelenecek birşeyler olmadığına inandırmıştı beni.Yinede minübüs şöförüne sormak geldi içimden.Öfkesi yatışmış olan şöför  bu seferde yedek lastiğinin olmamasından dolayı yaşlı minübüsün tozlu tamponunu tekmeliyordu.

  Bir süre ihtiyar arkadaşı ile güreştikten sonra yorgun düşmüş patlak lastiğin gölgesine bağdaş kurup oturmuştu.Selam verip bende yanına bağdaş kurdum.Minübüsün talihli yolcuları kendi kaderlerine doğru yola çıkıncaya kadar bekledim.Bir süre konuşmadan çalılıklardan gelen cırcır böceklerinin sesini dinledik.Şöförün İyice sakinleştiğine kanaat getirince harabeleri işaret ederek sordum.
-Orada cami varmı Cuma ya az kaldı ?
Şöför ben konuşuncaya kadar yanında olduğumun farkına varmamış gibi birden irkilerek cevap verdi.
-Ne camisi cami mami yok orda! gitme sakın o harabelere hem sende kimsin be adam !
Şöförün bu dost canlısı ! Tavrı beni iyice şüphelendirmişti.Üstelemeye karar verdim.
-İyide minübüsteki ihtiyar en yakın caminin o harabelerde olduğunu söylemişti bana.Yalanmı söyledi yani yaşlı başlı adam ?
Şöför arızanın sıkıntısı bir yana birde hiç tanımadığı batılı görünüşlü bir adamın sorularından iyice darlanmıştı.Elini harabelere doğru öfke ile salladıktan sonra ağzından tükürükler fışkırarak haykırdı.
-Oraya giden bir daha geri dönmez ! Yeğenimi kandırdılar aldılar aralarına.Gitme sakın senide kandırırlar.
Şöförün harabelere doğru attığı karanlık bakış zaten kurcalanan merakımı zirveye çıkarmıştı.Öfkeli bir sesle şöförü tersledim.
-Bir Cuma namazı kılma hakkım var onuda seninle burda tartışarak kaybetmeyeceğim deli herif !




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder